TARİHİNİ BİLMEYEN MİLLETLER UNUTULMAYA MAHKUMDUR.
Her Korganlının muhakkak bilmesi gereken Korgan Tarihi, Korgan isminin anlamı ve ne anlama geldiği, Korgan ilçesinin milletinin nerden geliği gibi sorulara cevap bulacağı yazımız.
Korganımızın yetiştirdiği yazarımız, Mustafa BOLGİ’nin Korgan isimli kitabından alıntıdır. Yazarın izniyle paylaşılmıştır.
KORGAN ADI ÜZERİNE
Korgan adıyla ile ilgili bu güne kadar çok şeyler söylenip yazıldı. Fakat 206 km2’lik Korgan coğrafyasında yaşamış olan halkların, alın terleri ve emekleriyle yoğrulmuş, dilleriyle destanlaşıp isim bulmuş, köyüne, mahallesine, dağına, taşına, suyuna vermiş oldukları yer adlarının kuşaklar boyunca günümüze kadar devam edişiyle ilgili herhangi bir bilgi verilmemiştir. Bu yer adları içerisinde başta ilçeye adını veren, şimdiki Tepe Mahalle ve Dip Mahalle’yi kapsayan Korgan Köyü’de başta gelmektedir.
Osmanlılar, bir bölgeyi fethettiklerinde, o bölgeyi kontrol etmek, bir eyalet ordusuna sahip olmak ve herhangi bir mali örgüt kurma zahmetine katlanmadan gelirleri toplamak amacıyla, oranın bir nevi kadastrosu demek olan tahririni yani yazımını yaptırıyorlardı. Ordu Yöresi, 1427 yılında Hacı Emiroğulları Beyliği’nden ilhak edilince tahriri yapılır. Ancak bu yazımın sonucunu ihtiva eden “Hızır Paşa Defteri” henüz ele geçmemiştir. İkinci yazım ise, imparatorluğun diğer bölgeleriyle birlikte, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1455 yılında gerçekleştirilmiştir. 1455 yılında yapılan tahrirde Canik Sancağı’nın, Satılmış Kazası (şimdiki Fatsa Kazası)’na bağlı Korgan Yöresi’nde, “Korgan” ve “Korgan-ı Diğer” köylerini görmekteyiz. Korgan Köyü, büyük bir köy olmalı ki, 1455 yılı tahririnde “Korgan” ve “Korgan-ı Diğer” köyleri olarak ikiye bölünmüştür. Bilindiği gibi Osmanlılar, fethettikleri bölgeleri fetihten önceki adlarıyla isimlendirme âdetini burada da uyguladığı, Korgan adının, Osmanlılardan evvel buraya ad olarak verildiğini göstermektedir. Bu Tahrir Defteri, Korgan Yöresi’nin Tarihi Coğrafyası içerisinde yerleşim yerlerinin ayrıntılı olarak yazıldığı ilk tarihi vesika olup, yeni belgeler gün yüzüne çıkıncaya kadar elimizde var olan en eski yazılı belge niteliğindedir.
Korgan Yöresi, M.Ö. 2000’li yıllarda başlayan, Gaşkalar, Kimmerler, İskitler (Sakalar), Kalipler (Halipler), Tibarenler, Mossynoikler (Massynoikler/Massegetler), Macarlar, Peçenekler ve Kuman/Kıpçaklarla devam eden milletler ve halkların yerleşmesine sahne olmuştur. Türk ya da Türklerle akrabalığı söz konusu olan, Turanî Irk’a mensup bu halklar, bölgede bir dönem hâkimiyet kurdukları, hâkimiyetlerini yitirdikleri zaman ise bir kısmı başka bölge ve yörelere göç ederken, bir kısmının da yöreyi terk etmedikleri, yeni otoriteyi kabul ederek zamanla yörenin sakini oldukları bilinmektedir. Bu halkların Korgan coğrafyasında önemli izler bıraktığı, bu izlerin en önemlisi de ise yaşadıkları bu coğrafya parçasına kendi kültürlerini temsil eden yer adlarını verdikleri ve bu adların da günümüze kadar geldiği tarihi belgelerden anlaşılmaktadır. Bu yer adlarının ise binlerce yıllık tarihsel, dilsel, dinsel, sosyal mirası günümüze aktaran en önemli kültürel değerlerimiz arasında yer aldığı artık bilim dünyası tarafından bilinmektedir.
Korgan (Kurgan), kale, hisar ve korunaklı yer, gözetleme delikleri olan sığınak anlamına geldiği gibi, eski Türk kültür geleneklerinde kutsal mezar, türbe anlamına da gelmektedir. ilçemizin Tepe Mahalle ve Dip Mahalle’nin bulunduğu coğrafi mevkide, ilk çağdan günümüze kadar uzanan tarihi süreçte, herhangi bir kale ya da gözetleme delikleri olan korunaklı sığınağın varlığı bilinmediği gibi, bu konuda bu güne kadar bir bilgi ve belge de bulunamamıştır; fakat Korgan Yöresi’nde ilkçağdan günümüze kadar yaşayan halklar ve bunların kültürel değerleri göz önüne alındığında Korgan (Kurgan) adının korunaklı yer anlamından daha farklı ve özel bir anlam taşıdığı görülmektedir.
Korgan (Kurgan), Türk kültüründe İslamiyet’ten evvel, halkına, devletine hizmet etmiş, değerli devlet adamlarının ölülerini, eşyasıyla, atıyla ve sadık hizmetlileriyle birlikte gömülen mezarlarına verilmiş yer adlarıdır. Başka bir ifadeyle, Türk devlet hayatında önemli kişilerin mezarlarına denmektedir. Kelimenin aslı Korugan olup, Korgan ya da Kurgan olarak da ifade edilir. Korganlar, ilk kez Kimmerler tarafından yapılmış ve eskiçağ tarihinde “Bozkır Göçebeleri”nin meydana getirmiş oldukları “Atlı Kavimler Medeniyeti” veya “Bozkır Kurgan Kültürü”nün ürünleridir. İlk defa M.Ö. 709 yılında Anadolu’ya gelen Kimmerler, Kapadokya bölgesinde bir devlet kurup, İç Anadolu’nun siyasi tablosunu baştan aşağı değiştirmişlerdir. Hatta Karadeniz Ereğlisi’den, Trabzon’a kadar olan kıyı kesiminde egemenlik kurdukları ve yerleştikleri bilinmektedir. Kimmerlerin bu yayılma ve yerleşme harekâtından bir gurup Kimmer halkı, Korgan Köyü’ne gelerek yerleşmiş, burada yaşamış ve buraya Korgan adını vermişlerdir. Kimmerler, M.Ö. 590-585 tarihleri arasında tarih sahnesinden çekildiklerinde, Kimmerlerin, siyasi güç olmaktan çıkarak Korgan Yöresi’nin sakin ahalisi haline geldikleri anlaşılmaktadır. Bu tarihi bilgilerden yola çıkarak Korgan Köyü’nün, M.Ö.VII. yüzyıl ile M.Ö. VI. yüzyıl arasında Kimmerler tarafından kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Korgan Köyü’ne, Kimmer halkı için önemli kişilerin gömüldüğü mezarlarının olduğu yer anlamında isim verilmiş olsa mutlaka Orta Asya’da olduğu gibi höyük şeklinde büyük ve geniş mezarların veya mezar kalıntılarının olması gerekir; fakat günümüze kadar böyle bir mezar ya da mezarların varlığı ile ilgili bir tarihi kalıntı, lahit bulunamamıştır. Muhtemelen buraya Korgan adı, Kimmerler tarafından gelenekselleşen kültürel değerlerini yaşatmak ve korumak amacıyla verilmiş bir yer olmalıdır.
Kimmerler, Korgan Yöresi’ne yerleştikleri ve Korgan isminin Kimmerlerden günümüze uzanan bir yer adı olduğu artık bilim dünyasınca bilinmektedir. Bu gelenek İskitler ve daha sonraki Türkler tarafından da sürdürülmüş olup, ortak kültür değerleri arasına girmiştir. Daha sonraları ise Türklerin yoğun olarak yaşadığı Orta Asya da ve ülkemizde de birçok yerleşim yerine ad olarak verildiği bilinmektedir.
Korgan Köyü’nün kaderi, Yavuz Selim ile Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514 tarihinde yapılan Çaldıran Savaşı’nda, Türklerin kadim vatanı Orta Asya’nın Horasan Bölgesi’ndeki Korgan Mıntıkası’nda yaşayan bir Türkmen aşiretinin Osmanlılar tarafını geçmesi ile başlar. Zaferden sonra Safevilerin başkenti Tebriz’e giren Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in yurdundan kendi ordusuna katılan diğer aşiretlerle birlikte Korgan aşiretine de; “Ben buradan ayrıldığım zaman Şah İsmail sizi rahat bırakmaz, Anadolu’ya gelip yerleşin” diyerek Anadolu’ya yerleşmeye davet eder. Yavuz Sultan Selim, Tebriz’den ayrılır ayrılmaz; Şah İsmail kendi yurdundan Osmanlılara yardım eden aşiretleri araştırmaya ve hesap sormaya başlar. Tespit edilen aşiretler ağır şekilde cezalandırılır. Korgan aşireti alelacele Hazar Denizi kıyısındaki Korgan Köyü’nden çıkarak muhtemelen 1515 yılı kışın ortasında Erzurum Pasinler’e gelirler. Pasinler’de bir süre kalırlar; fakat burada kış şartlarının çok sert ve uzun geçmesinden dolayı burada yaşayamayacaklarını anlarlar. Çevreyi tanıyınca, Erzincan’ın Çayırlı Mevkii’ne göç ederler. Çayırlı’da sık sık depremlerle karşılaşmaları nedeniyle bir süre sonra buradan da ayrılmak zorunda kalırlar ve batıya doğru göç ederek Tokat’a gelirler. Bu arada Osmanlı devlet yetkilileriyle de temasa geçerler. Osmanlı Devleti Anadolu’ya gelen dört kardeşten her birini mahiyetleriyle birlikte Maraş, Malatya, Tokat’ın Oktap Köyü’ne yerleştirirler. Son kardeş ise Niksar Yöresi’ne yerleştirilir. Niksar Yöresi’ne gelen ailenin burada ne kadar kaldığı belli değildir. Muhtemelen uzun bir küre kalmış olmalılar. Aşiret, Niksar’da sıcaklıktan muzdarip olurlar. Aşiretin ileri gelenleri “Atalarımız deniz kenarındaydı, biz de deniz kenarına gidelim ” demeleri üzerine yer aramak için bir heyet oluşturulur. Heyet Çamiçi, Perşembe, Korgan Yaylaları’nı ve Korgan Gedemen Mevkisi’ni, Hoy ve Fatsa’yı keşfederler. Heyet, gördüklerini Niksar’daki aşiret büyüklerine anlatırlar. Heyetin anlattıklarına göre aşiret büyükleri göçe karar verirler.
Aşiret, bir gün sabah erkenden yola çıkar, akşama doğru şimdiki Çitlice Köyü’nün Baş alan Mevkii’ne gelirler ve burada bir süre kalmaya karar verirler . Barınmak için orada bulunan çalılardan çit yaparlar. Başalan Mevkii’nde iki hane kalmaya karar verir. Böylece Çitlice Köyü’nün temeli atılır. Daha sonraları buraya diğer aileler gelmişlerdir. Çitlice Köyü, Osmanlı kayıtlarında ilk kez 1576 – 1638 yılları arasında muhtemelen XVI. asrın sonlarında ya da XVII. asrın başında kurulduğu düşünüldüğünde, aşiretin Çitlice Köyü’nün Başalan Mıntıkası ‘na XVII. asrın ilk çeyreğinde gelmesi güçlü olasılıktır. Çitlice Köyü, Başalan Mevkii’nde ayrılan Korgan aşireti şimdi Sarıalıç Mahallesi’nde bulunan Cattankaya Mevkii’ne gelirler. Buradan denizi görürler. Dip Mahalle Aşağı Köyü, şimdiki Çiftlik Mahallesi ve Fatsa Çullu Mıntıkası’nı beğenirler ve buralara yerleşirler. Bu arada aşiretin başında Ali Ağa adında biri vardır. Ali Ağa, Hoy, Çullu Mıntıkaları’nı tuttuktan bir süre sonra vefat eder. Yerine Veli Ağa geçer. Veli Ağa tahsil yapmış biri olması nedeniyle Molla Veli olarak da bilinmektedir.
Korgan ve çevresinin keşfine vesile olan Molla Veli, sahile doğru iner. Fatsa ve Ünye’de de yerler tutarak buralara yerleştikleri bilinmektedir. Molla Veli, oğlu Memiş’in iyi bir eğitim almasını sağlar. Memiş Efendi’ye, Kadı Memiş Efendi denilmesi kadılık görevi de yapmış olmasından kaynaklanmış olmalıdır. Fakat Kadı Memiş’in nerede ve ne kadar kadılık yaptığı ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Sözlü kültürden gelen bilgilerde, aileye Korgan Yöresi’nin mültezimlik görevi Kadı Memiş zamanında verildiği anlatılır. Bu nedenle ilk kez Kadı Memiş, Tepe Mahalle Odayanı Mevkii’nin orman içerisine önce geçici bir ev yapar. Bu ev daha sonraları da oğlu Kadı Mustafa tarafından da kullanılmış; fakat burada sürekli kalınmadığı anlatılmaktadır. Bu olay sözlü kültürdeki bilgilerin Korgan Köyü’ne ilk ev yapılması muhtemelen XVIII. asrın sonlarına XIX. asrın başlarında olmalıdır.
Kadı Memiş, oğlu Mustafa’nın iyi bir tahsil almasını sağlar.26 Mustafa tahsilini tamlamadıktan sonra memuriyete başlar. Ailedeki sözlü kültürde memuriyetin son aşaması Ünye Kadılığı’dır; fakat bu görevi ne kadar yaptığı ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. Mustafa, kadılık yapması nedeniyle Molla Veliler sülalesi Mustafa zürriyetine Hacı Kadızadeler olarak anılmaya başlar. Molla Veliler sülalesinden Mustafa’nın bir süre Ünye’de kadılık yapması ve Korgan Yöresi’nin babasından sonra kendisine arpalık olarak mültezimliğinin verilmesi Korgan’ın kaderini değiştirir.
Kadı Mustafa’nın Veli, Memiş ve Bekir Efendi (1857-1939) olmak üzere üç oğlu olur. Kadı Mustafa, 1860’li yılarda hacca gider ve orada vefat eder. Kadı Mustafa, hacda vefat ettiği zaman Bekir Efendi küçük yaşta olduğundan babasından kalan mirasa sahip çıkamaz. Bu arada Fatsa’da müftülük yapan ve yazın Findekse Köyü’ne gelen Hacı Müftü, Bekir Efendi’nin ilkokul tahsilini Findekse Köyü’nde, medrese tahsilini de Ünye’de almasını sağlar. Bekir Efendi büyüdükten sonra babasından kalan Korgan Yöresi’ndeki mültezimlik görevini bir süre Fatsa’da Müftüler ve Topaloğulları ile birlikte yürütür. Bekir Efendi kısa sürede babasından kalan mirası toparlayarak sahiplenir ve Korgan Yöresi’nin mültezimlik görevini ve arazilerinin kontrolünü Fatsa’dan yürütemeyeceği kanaatine varır. Dedesi Kadı Memiş’in yaptırdığı evin yanına büyük bir ev ve eklentilerini yaptırarak yerleşmeye karar verir. Korgan Köyü’nün kaderi, Yörükan taifesine bağlı Korgan Cemaati’nden 28 Molla Velilerden Bekir Efendi’nin 1870-75 yılları arasında Korgan Köyü Tepe Mahalle Odayanı’na zamanına göre büyük bir konak ve konağın yanında bir selamlığın yaptırılması ve yerleşmesi ile başlar. Bu konak 1924 yılına kadar bir devlet dairesi gibi görev yapmıştır. Hacı Kadızade sülalesinden aile fertleri, büyükleri tarafından aktarılan bilgiler arasında Sultan II. Abdülhamit’in 1876 Haziran ortasından ve Ağustos ayı başına kadar bu konakta saklandığı rivayet edilmektedir.
Yazılı kaynaklarda Korgan adı ilk kez, 1455 yılı Osmanlı tahrir kayıtlarında geçtiği, hatta bu adın çok daha evseli olduğu bilinmektedir. Korgan adının Kimmerler tarafından verildiği, sözlü kültürdeki bilgilerden Korgan Aşireti’nin Korgan Köyü’ne, XIX. asrın ikinci yarısında yerleştikleri, Korgan adının verilmesinde herhangi bir rolü olmadığı, soyadı kanunu ile Bekir Efendi zürrifeti hem aşiretin adını, hem de Hazar Denizi kıyısından geldikleri yer adını Kurgan (Korgan) Kasabası’nı Korgan soyadını alarak canlandırmak istemelerinden gelmektedir. Böylece Bekir Efendi zürriyeti Korgan Kazası ile özdeşir.
Korgan Köyü’nün, 1946 yılında Fatsa ilçesine bağlı Korgan Bucağı, 1958 yılında Fatsa Kazası’na bağlı Korgan Belediyesi olarak teşkilatlanmasında, 1960 yılında da Korgan Ordu iline bağlı ilçe haline getirilmesinde başta Hacıkadızadeler sülalesinden özellikle, Bekir Efendi, arkasından Bekir Efendi’nin oğlu Şükrü Efendi’nin büyük çabaları bulunmaktadır.
Kaynak: Mustafa BOLGİ Korgan Tarihi Coğrafyasının Altyapısı